29 Ocak 2012 Pazar

FENERBAHÇE-MERSİN İ.Y. : İKİ FARKLI TAKIM

Kadıköy'deki her maçına favori çıkan Fenerbahçe bugün de Mersin karşısında favoriydi ve taraftarının beklentisi güzel futbolla birlikte rahat bir maç izlemekti. Kadroya bakıldığında Kocaman forvetsiz 4-6-0 düzeninden eski sisteme geçip Emre'nin yokluğunda M.Topuz'u orta sahasının ortasına çekip sağ tarafta Özer ile başladı. Kart cezalısı Ziegler'in yerine Caner sol beke çekilip, forvette Bienvenu ile maça başlayan Aykut hoca, sakatlıktan kurtulan Serdar Kesimal'e de formasını geri verdi.


Maça istekli,arzulu,yüksek tempoda başlayan Fenerbahçe daha ilk dakikalardan pozisyon bulmaya başladı ve özellikle soldan Caner ve Stoch'un getirdiği toplar golün habercisi gibiydi. Keza 8'dk.da yine Caner'in soldan getirdiği top Bienvenu'nun golü ile sonuçlandı. Bienvenu eski performanslarına nazaran bugün çok istekliydi ve bu isteğini takımı adına olumlu işler yaparak da gösterdi. Fenerbahçe'nin ilk yarı boyunca yaptığı pres, oyunu yüksek tempoda oynamak birçok gollük pozisyon bulmasını sağladı. İlk yarıda top hakimiyeti konusunda Fenerbahçe üstünlüğü, Mersin'i Fenerbahçe yarı sahasında görmeye olanak vermedi. Mersin hücuma çıkamadığı gibi kendi yarı sahasında da büyük boşluklar bırakınca Fenerbahçe birçok pozisyon buldu, özellikle dönen toplar takip edilmiş olsaydı Fenerbahçe ilk yarıda farkı açabilirdi fakat dönen toplar takip edilmedi hatta bir pozisyonda Alex Stoch'a bu yüzden tepkisini gösterdi. 38'dk.da korner atışı sonrası dönen topun Stoch'un harika golüyle sonuçlanması Alex'in pek de haksız olmadığını ispatladı. Mersin'in üç pas üstüste yapamaması, yoğun pres altında kalması, orta sahada pozisyon hazırlama konusundaki yetersizlik ve Moritz'in Delev ve Bueno'yu topla buluşturamaması Mersin'i ilk yarıda hücumda etkisiz kılmış, defansif anlamda da Alex'i özgür bırakıp adam markajının olmaması ilk yarıdaki sonucu normal kılıyordu. 


Fenerbahçe'nin ilk yarı boyunca fazla efor sarfetmesi oyuna ve skora yansımış, taraftarı mest etmişti ancak ilk yarıdaki fazla efor ikinci yarıda takımın başına fazlasıyla iş açtı. Mersin ikinci yarıya Delev yerine Nduka ile başladı ancak en büyük değişiklik Mersin'deki oyun mantalitesiydi. Daha çok koşan, pres yapan ve aldığı topları paslarla iyi değerlendiren bir Mersin vardı ki ardarda bulduğu pozisyonlarla ilk yarının aksine bu sefer doğruları yapan tarafın Mersin olması maçın seyrini Mersin adına değiştirdi, diğer bir tabirle Mersin Nurullah Sağlam'ın Mersin'i gibi oynamaya başlamıştı. Mersin'in bu direncinin en fazla 20dk boyunca süreceğini düşünürken defanstaki adam eşleşmesi hatası sonucunda Nduka'nın kafası ile buldukları gol maçın son anına kadar puan peşinde koşmaları için bir motivasyondu. Fenerbahçe ise ilk yarıdaki oyunun aksine çarşamba günkü İbb maçındaki Fenerbahçe'ye döndü. İkinci yarıdaki bu kötü oyuna rağmen Mersin'in gol için bastırması, defansını daha da öne çekmesi Fenerbahçe adına birçok kontra pozisyonlar yarattı ancak kontra atak yapan oyuncularımız Alex, Özer, Semih gibi süratli olmayan oyuncular olunca gol adına sonuç üretilemedi, gözler Dia'yı arıyordu tam onun için biçilmiş bir maçtı aslında. Kalan dakikalarda ise Mersin gol aramayı denediyse de başarılı olamadı ve 1000.galibiyet Mersin'e karşı 2-1lik sonuçla alınmış oldu.


Mersin maçı ardından diyebilirizki iki yarıda gösterilen iki ayrı performans düşündürücü. Sonuçta bugün rakibimiz Mersin'di, haftaya Beşiktaş veya daha iyi rakipler karşısında ikinci yarıdaki bu oyun, kontralarla bulunan pozisyonlardaki beceriksizlik maç sonunda mağlubiyet olarak döneceği unutulmamalı. Ayrıca Baroni'nin, Özer'in defansif anlamdaki yardımdan uzak duruşları takım savunmasında aksamalara yol açtı. Fenerbahçe önde baskı yediğinde geride oyun kuramadığını bu maçın ikinci yarısında net bir şekilde gördük keza Emre'nin eksikliğinde, Baroni de gününde olmayınca M.Topuz ile geriden oyun kuramamamız ön libero sorununu bir kez daha akıllara getirdi. Ancak devre arası olması ve bu mevsimde oyuncu bulmanın zor olması sebebiyle de her ne kadar formsuz da olsa Emre'nin bir an önce dönmesi gerektiğini anladık. Özer ve Gökhan'ın maç içindeki sakatlıkları ise yoğun maç ve antrenman programında geniş kadroların ne anlama geldiğini bir kere daha gösterdi. Son olarak, ilk yarıdaki oyun her ne kadar rakip kötü oynasa da güzel ve etkileyiciydi ancak bunu maç geneline yayamamak, iki devre arasındaki performans farklılığı, ikinci yarıda takımın fizik gücünün düşmesi önümüzdeki iki kritik Samsun ve Beşiktaş maçlarını düşününce soru işaretlerinin unutulmasını sağlamadı.

27 Ocak 2012 Cuma

MOUSSA SOW

Nerdeyse her maç yazımın sonunda değinmeden edemediğim Moussa Sow sonunda Fenerbahçe ile 4,5yıllık anlaşmaya imza attı. 26 yaşındaki Senegal'li daha ilk açıklamasında farklı olduğunu gösterdi, gol atmaya ve kendi daha da geliştirmeye geldiğini söyleyerek taraftarın ondan olan beklentilerini bir kat daha arttırdı. 

Sow Fenerbahçe'ye ne katar, ne yapar, nasıl biridir sorularına kendi izlenimlerimle cevap vermeye çalışayım.


  • Öncelikle Sow bitirici bir oyuncudur. Özellikle son vuruşlardaki başarısı, tek vuruşla gol yapabilme özelliği, ceza sahası içindeki tehlikeli son vuruşları Türkiye'de fazlasıyla gol atmasını sağlayacaktır.
  • İkinci olarak Sow iyi şut atar ve biz bu şutlarını her maç 3-4 defa göreceğiz  ve bununla kalmayıp şutlarındaki isabet oranı genelde yüksektir. Tabi ki hepsinde istenilen sonuç olmayacak ama top ayağına geldiğinde her an gol olmasını bekleyebiliriz ondan.
  • Fransa liginde birçok maçta çekilen şutların kaleciden,direkten,rakipten dönmesi ile birçok pozisyonu tamamlayabilen bir özelliği de var ki Baroni, Topuz, Stoch gibi bol şut atan oyuncuları düşündüğümüzde bu tarz gollerini de sık sık görebiliriz. Şampiyonlar liginde Moskova'da Cska karşısında attığı gol iyi bir örnek..
  • Kaleye yakın olma arzusu yüksek biri olduğu için topu aldığında şut açısı yoksa içeri girmeyi deneyecektir ve bu da ona birçok pozisyonda faul yapılmasına yol açacak ve kart,duran top gibi artıları da olacaktır.
  • Geçen yıl onu yukarı çıkaran performansında büyük sahiplerinden biri de Gervinho'ydu. Çünkü Gervinho topla beraber içeriye doğru katederek topu, son vuruş ustası Sow'a atıp atakları golle sonuçlandırıyorlardı.Ancak bu yıl Hazard ve Joe Cole'ün daha çok boş alanda topla ilerleyip bireysel özelliklerini daha fazla kullanma arzuları Sow'un istatistiklerini düşürdü.Fenerbahçe'de Stoch ve Caner'in soldan getirip ona çıkaracağı paslar da gol oranını arttıracaktır. Ayrıca M.Topuz da geçen seneki gibi asistçi özelliğine tekrar kavuşursa bu da gol sayısını arttırır. 
  • Nobre geldiğinde sırtı dönük oynamasıyla ve hava toplarındaki hakimiyetiyle birçok maçta gol atmış ve attırmıştır. Sow'a baktığımızda da pivot özelliği yok ancak doğru zamanda kafaya çıkabilen bir oyuncu ve sırtı dönük oyunu da iki ayağını kullanabilmesinin de avantajıyla rahatlıkla oynayan biri.
  • Geçen yıl araya atılan toplar ve attığı şutlarla birçok gol buldu. Ancak bu gollerde önemli paylardan biri de Cabaye ve Obraniak gibi onun koşu yoluna ve defansın arkasına pas atan oyunculara sahip. Keza Alex ve Emre gibi bu pasları atabilecek iki oyuncumuz var. Eğer ki özellikle bu iki oyuncumuzun Sow'a atacağı paslar rakip defansları çözebilmek açısından önemli.
  • Sow ile ilgili olarak son kanım takımın en büyük sorunu olan gol sorununu büyük oranda halledecektir her ne kadar aklım Emenike'de kalmış olsa da, kendisi gol attığı gibi fizik gücünü kullanarak rakip defansları yıpratıcı özelliğinin de olması Alex ve Stoch'un yıpranma, yorulma seviyesini de düşürecektir ve böylece kendisi gol attığı gibi attıracaktır da.
Son olarak da son yıllarda değişen Fenerbahçe yabancı transfer harekatına değinmek istiyorum. Daum'un ilk geldiği 2003-2004 sezonunu Fenerbahçe yabancı transfer mantalitesinin değişmesinin miyadı olarak sayabiliriz her ne kadar arada Kezman, Güiza, Josico gibi isime, anlık performanslara aldanarak ve araştırılmadan yapılan transferler olsa da. Ancak özellikle Aykut Kocaman sportif direktörlüğe geldiğinden beri yapılan transferler gösteriyor ki artık daha akılcı, nokta atışı, ve uzun vadeli adımlar atılıyor. Stoch, Dia, Andre Santos, Niang, Ziegler, Emenike( keşke olsaydı)  ve Sow..

Moussa Sow'a hoşgeldin diyoruz..

25 Ocak 2012 Çarşamba

İBB-FENERBAHÇE: BARCELONA ÜTOPYASI

 Olimpiyat stadında oynadığı her maçı sıkıntılı geçen Fenerbahçe son zamanlarda yükselen performansının verdiği umutla ligdeki 1000.galibiyetin peşindeydi. Cumartesi günü Kayserispor maçında kazanan kadro bozulmamış 4-6-0 sistemi ile sahada Barcelonavari bir dizilimdeydi takım. İbb'de ise Abdullah hocanın ayrılışından beri denge sağlanamamış hafta sonu kazanılan Manisa maçında dahi 3-0dan maç 3-2ye gelip tehlike çanları çalmıştı. Kısacası maça Fenerbahçe son zamanlardaki duruma bakılarak net favori olarak çıkıyordu


 Maç başlar başlamaz şansın da büyük yardımıyla topun bilardo misali kaleye gitmesi Fenerbahçe adına maçın seyrini tamamen değiştirdi. Evet gol yersiniz bu gayet doğaldır ancak mücadele etmeme hakkınız yoktur hele ki Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu şu süreçte buna hiç hakkı yoktur. Herneyse İbb Doka ile soldan sakatlığının etkisini hala atlatamamış Gökhan'ın tarafından sürekli pozisyonlar buldu ancak kah Doka'nın bencilliği kah Volkan'ın harika kurtarışlar yapması ilk yarıda farkın açılmasını önledi. Orta sahada bir ara topa hakim oldu Fenerbahçe ancak pozisyon üretmek adına hiçbir çaba sarfedilmedi. Malum Emre'nin son zamanlardaki performansı ortada, buna M.Topuz ve Caner'in de etkisizliği eklenince hücumda yokları oynadık. Forvetsiz oynuyorsanız yaratıcı oyuncuların kötü,verimsiz oynama lüksü yoktur, eğer olursa sonuç bugünkü gibi mağlubiyet oluyor. İlk devre boyunca bulunan tek pozisyonun kaleci Oğuzhan'ın hatasından gelmesi Fenerbahçe adına hücumdaki tablonun halidir. Defans hattında ise durum hücumdakinden pek de farklı değildi. Ziegler son derece formsuz, Gökhan sakatlığın psikolojisinden kurtulamamış, orta sahanın tel tel döküldüğü durumda bütün yük Yobo'nun üstüne binmişti, e malum partneri de Bilica..

İkinci yarıya ise Barcelona hayranı Aykut hocanın yine Barcelona misali nasıl Abidal stoperde oynuyorsa Ziegler de oynar deyip, Gökhan ve Bilica'yı çıkarıp Bienvenu ve Orhan Şam'ı alarak başladı ve ilk 10 dakika bu sistem tutmuş gibi de gözüküyordu. Keza yine Alex dehası ile duran toptan gol yaratıldı, golü atan ise ilk yarının en kötülerinden Emre'ydi. Ancak golün de verdiği gazla takım geride büyük boşluklar vermeye başladı ki unutulan iki şey vardı Doka ve Visca..Keza golden sonra ikinci gol için yüklenen Fenerbahçe Ziegler'in stoper oynadığını unutması ve takımın topluca hücuma çıkmasından geri dönüşlerde sorun yaşaması İbb'nin iki hızlı kanat oyuncusu Doka ve Visca'nın tam da istediği bir durumdu ve bunu da attıkları diğer iki golde ve birçok pozisyonda gösterdiler. Tek stoperle oynadığımız ikinci yarıda verilen birçok pozisyon hücumda yine istenilen düzeye ulaşamamak mağlubiyetin habercisi oldu. Maçın sonlarına doğru Alex ile golü bulduk ancak bu golün tabelada farklılık yaratmaktan başka bir etkisi olmadı.

Bir Olimpiyat hikayesi daha hüsranla bitti ve bugün izlediğimiz Fenerbahçe o kadar kötü futbol oynadıki açıkçası maçı izlerken bir an önce bitmesini istedim çünkü verdiğimiz her pozisyon aynı şekildeydi. Visca yada Doka'ya atılan toplarla çizgiye in dışarı çıkar veya öndeki Webo'ya atılarak gol bulma çabaları..Bütün maç boyunca bu duruma bir çözüm bulmamak Aykut hocanın bugünkü başarısızlığıdır. Devre arası yapılan müdahalelerle stoperde Ziegler fikri ise sanırım bir daha asla düşünülmeyecektir ve düşünülmesin de. Bir takım kaybeder ama maçiçindeki mücadelesi o gün için takım adına söylenen olumlu birşey olur ancak bugün takımın artıları adına söyleyebileceğimiz hiçbirşey yok. Takımın eksileri ise gayet bol, açıkçası sınıfta kalmak tabiri tam da bugüne uygun. Ama en büyük eksi Aykut hocanın denemeye çalıştığı Barcelona tarzı saha içi kurgusu,oyuncu dizilimi kaybetmekteki en büyük faktör.

 Ve her yazımın sonunda adını anmadan geçemediğim Moussa Sow..Bir an önce gelsin. Gelsin de takımın sahaiçi kurgularıyla gereksiz yere oynanılmasın her ne kadar sakatlık faktörünün de bunda etkisi olsa da.

21 Ocak 2012 Cumartesi

FENERBAHÇE-KAYSERİSPOR : 4-6-0 ?

Pazartesi akşamı Manisa'da oynanan son 15dakika için ligtv spikeri Fenerbahçe sahada forvetsiz oynuyor demişti ancak farkında olmadığı birşey vardı ki Fenerbahçe maç başından beri forvetsiz oynuyordu. E malum Bienvenu'nun topla olan her diyaloğu takım adına eksi oluyordu Manisa'da. Aykut hoca da bunu görmüş olmalı ki Spalletti'li Roma takımının öncüsü olduğu ve özellikle geçen sene Barcelona'nın uyguladığı forvetsiz 4-6-0 taktiği ile başladı. Manisa maçından farklı olarak sahada sakatlığı olan Serdar yerine 'Arena' gazisi Bilica, ve Bienvenu yerine Alex takımdaki yerini almıştı. Birçok oyuncunun sakatlığı sebebiyle kadroda olmaması Hasan Erbey ve Recep Niyaz gibi genç isimlerin 18kişilik kadroda yer almasını da sağlamıştı.


Fenerbahçe Kadıköy'de erken golü bulduğu zaman maçın rakibe dönme ihtimalinin çok az olduğunu biliyor ve maçlara hırslı,atak başlayıp maçı erkenden koparma çabasında oluyor. Keza bugün de aynı şekilde baladılar ve 11'dk.da dün Antalya'daki saçma hatadan gelen gole nazire yapılırcasına Kayserispor golü hediye etti Alex'e. Bu golden sonra Fenerbahçe ilk devrede kalesinde Caner'in kaptırdığı topla etkili gelen Furkan'ın pozisyonu dışında pozisyon vermeyip Gökhan ve Stoch'un getirdiği toplarla hücumda etkin olmaya çalıştı ve Bilica ve Baroni'nin pozisyonlarıyla maçı koparmak istediyse de başaramadı.

İkinci devrede de Fenerbahçe oyuna hükmeden taraftı ve ikinci gole kadar da pozisyonlar bulsa, üretse de gol bir türlü gelmedi. 67'de kazanılan penaltıyla gol bulununca Kayserispor'un direnci de iyice kırıldı. 77'de ise klasik Stoch gollerinden birisini daha şık haliyle izledik bu sefer. Maçın sonlarında ise bahtsız ve heyecanlı forvetimiz Bienvenu dördüncü golü atıp skoru belirledi. 4-0


Bu galibiyetle evinde 22 şubat 2010'dan beri yenilmezlik serisini sürdüren Fenerbahçe, seriyi 33maça çıkardı. Maç sonrasına bakınca artı olarak diyebilirizki takım toparlanma yoluna girmiş her ne kadar rakip Kayserispor etkisiz de olsa, pazartesi günü Manisa'da oynanan oyun, takımın arzusu, pozisyon üretmedeki becerisi, takım savunması ve takım olarak hücum edebilme konusundaki gelişmeler bugün de sahaya yansıdı ve Manisa maçının üzerine bir de Alex eklenmesi taraftar adına daha güven verici gelişmeler olarak söylenebilir. Ayrıca Stoch Fenerbahçe için ne kadar büyük bir koz olduğunu bir kere daha gösterdi, Alex'in pozisyonunda da oynayabiliyor ve artık maç boyunca enerjisini üst düzeyde tutabiliyor olması artılardan biri. Ancak özellikle Manisa'da Emre'nin isteksizliği had safhadaydı ve beş metre yanından top süren adama gölge savunması dahi yapmaması düşündürücü. Orta sahada yapılan sık top kayıpları da iyi oynayan ekiplere karşı yapıldığında ne gibi sonuçlar doğurur bilinmezi de takımın eksi hanesinde göze batıyor.

Ve son olarak Moussa Sow..Formda bir Fenerbahçe'nin kaliteli bir forvetle neler yapabileceği beni heyecanlandırmıyor değil ama İstanbul'a gelmediği sürece konuşmasak daha iyi olur sanki..

14 Ocak 2012 Cumartesi

PAUL SCHOLES DA GERİ DÖNDÜ

Geçen hafta FA Cup'taki Manchester City maçıyla sahalara geri dönmüştü Paul. Bugün de Bolton Wanderers maçıyla Old Trafford'a 45.dakikada attığı golle döndü. 69'da da yerini bir başka efsane Giggs'e bıraktı. Maçın sonunda ise 3-0 ile kazanan taraf Manu oldu. Bu arada Bolton'da Tuncay Şanlı maça yedekte başlayıp, 88de oyuna girdi.

9 Ocak 2012 Pazartesi

FENERBAHÇE-GAZİANTEPSPOR: ALEX ETKİSİ

                                     

Emre'nin kart cezalısı olduğu, Dia'nın Afrika Uluslar Kupasından dolayı kadroda olmadığı bu maçta Alex'in geri dönüşü ve Gökay'ın ilk 11de oluşu Fenerbahçe'nin kadro olarak geçen haftadan farkıydı. Maça dair kısaca konuşmak gerekirse, ilk 10dakikada Gaziantepspor birkaç kez ciddi olarak Fenerbahçe kalesini yokladı ve golün geleceğini gösterdi ki keza 12.dk da Bekir ile golü buldu da Gaziantep. İlk yarı boyunca takım savunması adına çok kötüydü Fenerbahçe. Bunda Emre'nin eksikliğinin büyük etkisi olduğu gibi ilk yarıda Mehmet Topuz, Alex, Semih'in formsuzluğu çok etkiliydi. Hücumda da hızlı oyuncular Popov ve Sosa yüzünden ileri çıkamayan bir Ziegler ve Gökay'ın verdiği açıklardan dolayı Mehmet Topuz'un ortaya kaymasıyla sağ tarafta tek başına kalan Gökhan Gönül'ün hücuma çıkamaması Fenerbahçe adına gol bulma umutlarını duran toplara ve Stoch ile Baroni'nin şutlarına bırakmıştı. İlk yarının sonlarındaki Kerim Zengin'in Stoch'a yaptığı müdahale ile ikinci sarı kartı görüp oyundan atılması maçın kırılma anıydı ki Abdullah Ercan ikinci yarıya hızlı oyuncusu Sosa'yı çıkararak başlayıp, ikinci yarıda Gaziantepspor adına hücum etkinliğinin bitmesinde başrol oynadı Kerim Zengin.

Saraçoğlunun bazı ışıklandırmalarında yaşanan sorun nedeniyle 4dakikalık arayla başladı ikinci yarı.Oyuna etkisiz Semih yerine sahada ne yaptığını bir türlü anlayamadığım Bienvenu ve Gökay'ın yerine Caner girdi.Fenerbahçe baskıyı çok arttırsa da golü bir türlü bulamadı. Ancak son zamanlarda konuşulan forvet transferi falan derken unuttuğumuz birşey vardı ki Alex de son maçlarda oyuna ağırlığını koyamıyordu yani asıl gereken Alex'in transfer edilmesiydi. Ve Alex sahneye çıkıp 2dk içerisinde attığı paslarla 2golün de yaratıcısı oldu. Maçın son dakikalarında Mehmet Topuz'a attığı pasla geceyi 2asistle kapatıp, takımı adına da 3puanı  kazandırmakta başrolü oynadı.

Kadıköyde yenilmezlik serisini 32maça çıkardığı bu maçın ardından değerlendirmelere bakarsak ilk yarıda kötü takım savunması ve hücum organizasyonları gecenin en büyük eksisi. Gecenin en büyük artısı ise Stoch, Alex ve son haftalarda yaşanan puan kayıplarından sonra takımın tekrar galibiyeti hatırlayarak kazandığı güven diyebiliriz. Alex'in geçen sezon damaklarda bıraktığı tattan sonra bu sezonki durgunluğu takımın hücum gücüne de yansıyor ki Antep maçı öncesi 18maçta sadece 25gol atabilmiş bir Fenerbahçe var. Eğer Alex bu maçla beraber bu sezon biz de yarıştayız derse Fenerbahçe tekrar şampiyonluğun en büyük favorisi duruma gelecektir.


KRAL GERİ DÖNDÜ: THIERRY HENRY

Leeds maçıyla onu Henry yapan Arsenal formasına tekrar kavuştu ve oyuna girdikten 10dk sonra fileleri havalandırarak takımını üst tura taşıdı.

4 Ocak 2012 Çarşamba

ORDUSPOR-FENERBAHÇE: NERDE KALDI BİZİM FORVET

Yeni yılın ilk maçına Ordu'da çıktık. 2.sırada girdiğimiz 2012ye dün Gs'in kazanmasıyla 6 puan geride başlıyorduk ve alınacak 3puan hem takıma vites arttırmak hem de rakibin ensesinde olduğumuzu göstermek adına önemliydi.Alex'in olmadığı maçta yaratıcı rol Özer'e verilmiş, forvette yine Semih'le gol bulma amacındaydı Aykut hoca. Maça başlamadan önce ileride Stoch-Dia-Semih bekliyordum ama yine Stoch ve Dia aynı anda kullanılmadı dolayısıyla birçok Fenerbahçelinin arzusu yine gerçekleşmedi. Metin Diyadin sonrası ünlü Hector Cuper'i getiren Orduspor farklı bir moral motivasyon ile maça çıkmış,iç sahadaki sezon başından beri klasikleşen sağlam savunma görüntüsünü sürdüren ve ileride yetenekli kiralık ayakları Stancu ve Culio ile gol aramayı planlayan yapısını bozmamıştı.

Daha ilk dakikalarda iki takım da mücadeleci ruhlarını sahaya koyup galibiyet için herşeyi yapacaklarını gösterdiler. Fenerbahçe pozisyon yaratmaya çalıştı ancak bu sezonun klasik sorunsalı pozisyon üretkenliği adına elde hiçbirşey yoktu ki hatta ilk şutu 28'dk.da Özer'le attık.Taraftarının yüksek bilet fiyatları nedeniyle pek ilgi göstermediği Orduspor ise Stancu'nun en iyi yaptığı işlerden olan uzaktan şutu ile öne geçmeyi başardı.İlk yarıda göze çarpan bir diğer nokta ise iki takımda da pas hatalarının fazla olmasıydı. Özellikle Özer fazla pas hatası yapınca bulduğu az pozisyonda Fenerbahçe etkili olamadı ve devreyi geride kapattı.



İkinci yarıya Stoch ve Özer kenarda başlarken yerlerine Dia ve Caner girdi.Değişikliklerin takıma tempo kazandırdığı ortadaydı ki Emre ile golü de bulup durumu eşitlemişti Fenerbahçe.70.dk ya kadar da daha net ve daha bol pozisyonlar üretti Fenerbahçe ancak bitirici vuruş bir türlü gelmedi.Caner değişikliği çok etki yaratmasa da sağ tarafta Dia süratiyle, top taşımasıyla bu takım için itici bir güç olduğunu gösterdi.Hele ki bir pozisyonda topu orta sahada alıp 3kişiyi geçip aniden ceza sahasına gelebilmesi sağ kanat için transfere gerek olmadığını gösterdi.Sadece oynayıp kendisine güvenildiğini göstermek,oynayarak form kazandırmak Dia'dan yüksek verimli almak için yeteri olacaktır.

Son değişikliği de Baroni yerine Bienvenu ile yapılması 3puan için son kozdu ancak yeterli olmadı.70.dk dan sonra oyuna tekrar ortak olan Orduspor da pozisyonlar buldu ki 87.dk da altıpas içinde Stancu'nun topu Volkan'ın üzerine vurması ilk maçında Hector Cuper'e galibiyet hediyesi verememesine neden oldu.


Bugün takım adına dikkat çekilecek nokta Emre'nin Volkan'ın ve Serdar Kesimal'ın iyi performansıydı. Özellikle Serdar Kesimal'ın müdahaleleri topla ilişkisi,pas alışverişi,boştaki oyuncuları görebilmesi ve bugün duran topta yaptığı kafa vuruşu gol olmayınca verdiği tepkisiyle Alex,Volkan,G.Gönül,Emre gibi bu takımın omurgasını oluşturan oyunculardan biri olacağını ispatladı. Alex'in yokluğunda ne kadar forvet arkası pozisyonda önce Özer sonra Mehmet Topuz denense de takımın atak organizasyonlarını Emre yönetti ama şu da varki Emre yine gereksiz bir sarı kart,gereksiz hareketler serisine de devam etti.Hakem Tolga Özkalfa için de birşey söylemek gerekirse iki takım adına da verdiği yanlış kararlar vardı.Özellikle Emre'nin sarı kart gördüğü pozisyonda Culio'ya da kart göstermesi kadar saçma birşey olamazdı.

Son olarak Semih ve Bienvenu ile bu takım sezonu bitiremez, Play-Off ta da istediğimiz sonuçları elde edemeyiz.Görüşmeleri devam eden Moussa Sow mu gelecek Borges mi gelecek bilmiyorum ama bir santrafor şart..