29 Ocak 2012 Pazar

FENERBAHÇE-MERSİN İ.Y. : İKİ FARKLI TAKIM

Kadıköy'deki her maçına favori çıkan Fenerbahçe bugün de Mersin karşısında favoriydi ve taraftarının beklentisi güzel futbolla birlikte rahat bir maç izlemekti. Kadroya bakıldığında Kocaman forvetsiz 4-6-0 düzeninden eski sisteme geçip Emre'nin yokluğunda M.Topuz'u orta sahasının ortasına çekip sağ tarafta Özer ile başladı. Kart cezalısı Ziegler'in yerine Caner sol beke çekilip, forvette Bienvenu ile maça başlayan Aykut hoca, sakatlıktan kurtulan Serdar Kesimal'e de formasını geri verdi.


Maça istekli,arzulu,yüksek tempoda başlayan Fenerbahçe daha ilk dakikalardan pozisyon bulmaya başladı ve özellikle soldan Caner ve Stoch'un getirdiği toplar golün habercisi gibiydi. Keza 8'dk.da yine Caner'in soldan getirdiği top Bienvenu'nun golü ile sonuçlandı. Bienvenu eski performanslarına nazaran bugün çok istekliydi ve bu isteğini takımı adına olumlu işler yaparak da gösterdi. Fenerbahçe'nin ilk yarı boyunca yaptığı pres, oyunu yüksek tempoda oynamak birçok gollük pozisyon bulmasını sağladı. İlk yarıda top hakimiyeti konusunda Fenerbahçe üstünlüğü, Mersin'i Fenerbahçe yarı sahasında görmeye olanak vermedi. Mersin hücuma çıkamadığı gibi kendi yarı sahasında da büyük boşluklar bırakınca Fenerbahçe birçok pozisyon buldu, özellikle dönen toplar takip edilmiş olsaydı Fenerbahçe ilk yarıda farkı açabilirdi fakat dönen toplar takip edilmedi hatta bir pozisyonda Alex Stoch'a bu yüzden tepkisini gösterdi. 38'dk.da korner atışı sonrası dönen topun Stoch'un harika golüyle sonuçlanması Alex'in pek de haksız olmadığını ispatladı. Mersin'in üç pas üstüste yapamaması, yoğun pres altında kalması, orta sahada pozisyon hazırlama konusundaki yetersizlik ve Moritz'in Delev ve Bueno'yu topla buluşturamaması Mersin'i ilk yarıda hücumda etkisiz kılmış, defansif anlamda da Alex'i özgür bırakıp adam markajının olmaması ilk yarıdaki sonucu normal kılıyordu. 


Fenerbahçe'nin ilk yarı boyunca fazla efor sarfetmesi oyuna ve skora yansımış, taraftarı mest etmişti ancak ilk yarıdaki fazla efor ikinci yarıda takımın başına fazlasıyla iş açtı. Mersin ikinci yarıya Delev yerine Nduka ile başladı ancak en büyük değişiklik Mersin'deki oyun mantalitesiydi. Daha çok koşan, pres yapan ve aldığı topları paslarla iyi değerlendiren bir Mersin vardı ki ardarda bulduğu pozisyonlarla ilk yarının aksine bu sefer doğruları yapan tarafın Mersin olması maçın seyrini Mersin adına değiştirdi, diğer bir tabirle Mersin Nurullah Sağlam'ın Mersin'i gibi oynamaya başlamıştı. Mersin'in bu direncinin en fazla 20dk boyunca süreceğini düşünürken defanstaki adam eşleşmesi hatası sonucunda Nduka'nın kafası ile buldukları gol maçın son anına kadar puan peşinde koşmaları için bir motivasyondu. Fenerbahçe ise ilk yarıdaki oyunun aksine çarşamba günkü İbb maçındaki Fenerbahçe'ye döndü. İkinci yarıdaki bu kötü oyuna rağmen Mersin'in gol için bastırması, defansını daha da öne çekmesi Fenerbahçe adına birçok kontra pozisyonlar yarattı ancak kontra atak yapan oyuncularımız Alex, Özer, Semih gibi süratli olmayan oyuncular olunca gol adına sonuç üretilemedi, gözler Dia'yı arıyordu tam onun için biçilmiş bir maçtı aslında. Kalan dakikalarda ise Mersin gol aramayı denediyse de başarılı olamadı ve 1000.galibiyet Mersin'e karşı 2-1lik sonuçla alınmış oldu.


Mersin maçı ardından diyebilirizki iki yarıda gösterilen iki ayrı performans düşündürücü. Sonuçta bugün rakibimiz Mersin'di, haftaya Beşiktaş veya daha iyi rakipler karşısında ikinci yarıdaki bu oyun, kontralarla bulunan pozisyonlardaki beceriksizlik maç sonunda mağlubiyet olarak döneceği unutulmamalı. Ayrıca Baroni'nin, Özer'in defansif anlamdaki yardımdan uzak duruşları takım savunmasında aksamalara yol açtı. Fenerbahçe önde baskı yediğinde geride oyun kuramadığını bu maçın ikinci yarısında net bir şekilde gördük keza Emre'nin eksikliğinde, Baroni de gününde olmayınca M.Topuz ile geriden oyun kuramamamız ön libero sorununu bir kez daha akıllara getirdi. Ancak devre arası olması ve bu mevsimde oyuncu bulmanın zor olması sebebiyle de her ne kadar formsuz da olsa Emre'nin bir an önce dönmesi gerektiğini anladık. Özer ve Gökhan'ın maç içindeki sakatlıkları ise yoğun maç ve antrenman programında geniş kadroların ne anlama geldiğini bir kere daha gösterdi. Son olarak, ilk yarıdaki oyun her ne kadar rakip kötü oynasa da güzel ve etkileyiciydi ancak bunu maç geneline yayamamak, iki devre arasındaki performans farklılığı, ikinci yarıda takımın fizik gücünün düşmesi önümüzdeki iki kritik Samsun ve Beşiktaş maçlarını düşününce soru işaretlerinin unutulmasını sağlamadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder